Öncelikle okurlarımız için kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Başta Erzurum gelişim dergisinin çok değerli okurlarına derin saygı ve selamlarımı iletmek isterim. 1973 yılında İran'ın Hoy şehrinde doğdum. 1998 yılından beri Dışişleri Bakanlığı diplomatik kadrosunda çalışıyorum. 2002'den 2005'e kadar, İtalya'nın Roma kentindeki İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği'nde birinci Siyasi katip olarak görev yaptım. 2008'den 2012'ye kadar İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçiliği'nde Hollanda'nın Lahey kentinde siyasi müsteşar olarak görev yaptım. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı'nda çeşitli hukuk, Avrupa ve Avrasya bölümlerinde görev yaptım. Erzurum Başkonsolosu olmadan önce Dışişleri Bakanlığı'nın Kurallar ve Düzenlemeler Dairesi başkanıydım. 2018 yılından bu yana Erzurum Başkonsolosu olarak görev yapmaktan gurur duyuyorum
Bu göreve gelmeden önce Türkiye ve Erzurum hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Dost ve komşu olarak Türkiye'ye olan kişisel ilgime ek olarak, güzel ülkenizde diplomat olarak hizmet etmeye çok istekliydim. Bu coşku, diğer diplomat dostlarımın Türkiye'deki görevlerinde paylaştıkları güzel deneyimlerle daha da arttı sonunda Erzurum’da hizmet yapmak nasip oldu. Genel olarak diplomasi dünyasında, komşu ülkelerdeki misyonlar diplomatlar için çok önemlidir ve ortaya çıkan deneyim çok değerlidir. Bu tür bir görev için diplomat seçiminde de bu önem dikkate alınmaktadır. Türkiye büyük ve önemli bir ülke olarak bölgede özel bir yere sahiptir. Erzurum Başkonsolosu olarak atanmadan önce Merkez'deki önceki çalışma alanlarımdan yola çıkarak Türkiye ve iki ülke arasındaki meseleler ve ilişkiler hakkında genel bir bilgiye sahiptim. Erzurum'u daha önce görmemiştim ama İpek Yolu üzerindeki önemli tarihi konumu ve bu şehirde İran ve Osmanlı hükümetleri arasında iki önemli ve tarihi anlaşmanın imzalandığını (1823 Erzurum 1. 1847 Erzurum 2. antlaşmaları) biliyor ve dolaysıyla Erzurum hakkında okumuştum. Ama Erzurum'da bulunduktan sonra beni biraz şaşırtan bir şey oldu ve bir bakıma faaliyetlerimin seyrini değiştirdiğini söyleyebilirim. İran’da ve özelliklede iki ülkenin sınır illerinde, bizim Türkiye ve onun kültürünü ve toplumunu tanıdığımız kadarıyla, İran'a 300 km'den daha uzak olmayan Erzurum'da İran ve İran kültürü ve İran'ın siyasi ve sosyal meseleleri hakkında çok fazla bilgi olduğunu düşünmüştüm. İki ülke arasındaki kökler ve tarihi bağlar göz önüne alındığında, bunun nedeninin kısmen bu bölge halkının bu köklere ve ortak noktalara karşı biraz gerektiğinden daha az lütuf göstermeleridir. Buna atıf; ünlü Türk tarihçi ve dilbilimci Profesör İlber Ortaylı, bugün Batı medeniyetini anlamak için Yunan medeniyetini bilmek gerektiği gibi, Türk medeniyetini bilmek için de İran medeniyetini bilmek gerektiğini söylüyor. Türk vatandaşlarına tavsiyede bulunuyor: Türkiye'den turizm için ayrılmak istiyorsanız ilk hedefiniz İran olmalı. Bu, dünyayı tanıyan, tarihi bilen, medeniyetleri ve kültürleri bilen birinin tavsiyesidir.
Başka bir neden de biz İranlırarın kamu diplomasisi ve kültürel faaliyetlerde yetersiz çalışmalarımıza bağlıyorum. Bu nedenle, önce diğer ekonomik ve ticari sektörlerdeki faaliyetlere zemin hazırlamak için kültürel meselelere daha fazla odaklanmaya karar verdim.
Türkiye ile İran arasında ki tarihi ve kültürel ilişkiler hakkında neler söylemek istersiniz?
Gerçekten de iki ülke arasındaki ortak noktaları, tarihi ve kültürel bağları ifade edecek kitaplar yazılmalıdır. Bu konuyu birkaç satırla ifade etmenin mümkün olduğunu düşünmüyorum. Yaklaşık dört yüz yıldır iki ülkenin sınırları Allah'a hamdolsun barış ve dostluk sınırları olmuş. İki ulus arasındaki ilişkilerin uzak tarihindeki geçmiş, daha iyi bir gelecek için bir ders ve işaret olarak görülmelidir. İki millet arasındaki kültürel, dilsel ve tarihi ortaklıklar hiçbir sınır veya engelle ortadan kaldırılamaz. Bu bölgede bu kadar tarihi ve kültürel ortaklığa sahip çok az ulus bulunabilir. İki ülke halkının orijinal soykütüksel ve antropolojik araştırmalarında, mevcut sınırların her iki tarafında 300-400 km derinliğe kadar aile bağları ve akrabalıkların olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz ve birçoğunun referansı var. Bu değerli tarihi ve kültürel varlıklar, yeni dünyada iki ülke arasında bir işbirliği ve sinerji kaynağı olmalıdır. Bunun dışında düşünen ve hareket eden, ne milletine, ne karşı millete, ne de bölge milletlerine hizmet etmiş olur. İki komşu ülke, İran ve Türkiye'nin sahip olduğu tüm bu tarihi ve kültürel ortaklıklar ve Tanrı vergisi yetenek ve kapasitelerle, iş birliği ve sinerji ile kalkınmanın, ilerlemenin ve refahın itici gücü olabilirler ve istikrarsız Ortadoğu’nun sallantılı koşulların dada barış ve istikrar yaratabilirler. İran ve Türkiye, Orta Doğu'da, Avrupa kıtasındaki Fransa ve Almanya ile tamamen aynı konuma sahiptir. İki ülke arasında ne zaman iş birliği ve sinerji olsa Avrupa Birliği güçlü ve etkili görünüyor ve ikisi arasında ne zaman bir ihtilaf olsa Avrupa Birliği'nin gücü ve etkisi azalıyor.
Kesinlikle bölgede ve dünyada bu üretken ve istikrar sağlayıcı iş birliğinin istemeyen muhalifleri var. Mutlulukla iki ülkenin üst düzey yöneticileri konuya iyice vakıflar, dolayısıyla 20 yıllık uzun vadeli bir işbirliği yol haritasının geliştirilmesi gündeme alınmıştır.
Geçmişte ki tarihi bu bağın yeni nesillere yeterince aktarılabildiğini düşünüyor musunuz? Sizce bu konuda neler yapılmalı?
Gerçek şu ki, iki ülke arasındaki tarihsel ilişkiler alanında bir kuşak kırılması yaşandı. Bu eksiklik giderilmelidir. Birkaç sebep var. Erzurum ve yöredeki 50 yaş üstü insanlarla konuştuğumuzda, babalarının veya dedelerinin Farsça bildiğinden ve evlerinde Farsça kitapların bulunduğundan bahsediyorlar. Günümüz Türkiye’sinde gençliğinin Farsça'yı Arapça'dan bile ayırt edememesi görünmekte. Bugünün nesli, iki ülke arasındaki ortaklıklar ve tarihi bağlar hakkında çok az şey biliyor. Türkiye'deki yeni nesil, son yarım asırdır ağırlıklı olarak Batı ve Batı kültür ve edebiyatına odaklanmış görünüyor ve Erzurum'un kültür uzmanlarından birinin sözleriyle, "Son 50 yıldır Doğu'ya sırtımızı döndük. " Tabii ki son 20 yılda Türkiye'de Doğu ve Ortadoğu'ya bakışın güçlendiği görülüyor ve bu iyi bir fırsat ve yeni nesiller de bu yönde yönlendirilmeli.
Bence çözüm insan ilişkilerini ve karşılıklılığı arttırmaktır. Bu kapsamda Kültür, Spor ve Gençlik Genel Müdürlükleri ile işbirliği içinde çevre illerdeki öğrenci ve genç hareketliliğini artırmaya çalışıyoruz. Üniversitelerin iş birliği ile ortak kültür seminerleri yapabiliriz. İki ülkenin Radyo ve televizyon işbirliğini artırmalıyız. Gençleri ve öğrencileri iki ülkedeki festivallere, sergilere ve çeşitli bilimsel ve kültürel kamplara katılmaya teşvik etmeliyiz.
Bu çerçevede, İran ile Osmanlı Devleti arasında 1823 ve 1847 yıllarında imzalanan iki önemli antlaşmanın ve iki komşu arasındaki hudut ihtilaflarının ortadan kaldırmış olan ve ticari ilişkileri ve insan hareketini güçlendirmek için yazılan antlaşmanın Erzurum’da "Erzurum; Bir dostluk köprüsü" başlığı ile anılmasını Erzurum siyasi ve akademik yetkililerine teklif ettim. Bu vesileyle, yeni nesillere babalarımızın iki ulus arasında barış ve dostluk yaratma çabalarını ve bu dostlukların güçlendirilmesi gerektiğini hatırlatmış olacağız.
Türkiye ile İran arasında ki ticari ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu ilişkide Erzurum sizce ne kadar önemli?
İran ve Türkiye bölgedeki önemli ekonomik güçlerdir. Her ikisi de stratejik bir coğrafi konuma sahiptir ve dünyanın batısındaki ve doğusundaki ekonomik güç merkezlerini birbirine bağlar. İki ülkenin ekonomileri büyük ölçüde tamamlayıcı ekonomilerdir. İran zengin enerji kaynaklarına ve petrokimya ürünlerine sahiptir ve Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılayabilir ve Türkiye, endüstriyel ürünler alanında iyi ilerleme kaydetmiştir ve İran'ın ihtiyaçlarını karşılayabilir. İki ülkenin yüksek ekonomik kapasitesi göz önüne alındığında, iki ülke arasındaki ticaret hacmi (yılda 10 milyar dolardan az) hiç de tatmin edici değil. İki ülkenin liderleri ticaret hacminin yılda 30 milyar dolara çıkarmasını hedeflemişlerdir. Gerekli donanım ve yazılım altyapısı sağlanırsa, zor bir amaç olmayacaktır. İran'da yeni hükümetin politikası, komşu ülkelerle ilişkilere öncelik vermek ve başta Türkiye olmak üzere komşu ülkelerle siyasi ve ekonomik ilişkileri güçlendirmektir. İran tarafında ticaretin genişlemesinin önündeki her türlü engeli kaldırmak için ciddi bir irade var. ABD'nin İran'a yönelik tek taraflı yaptırımları, İran halkına baskı yapmanın yanı sıra İran'ın komşularının ve ticaret ortaklarının çıkarlarını da olumsuz etkiliyor. Sömürgeci güçlerin, meşru olmayan çıkarlarını güvence altına almak için milletlerimizin özgürce yaşama ve ticaret yapma haklarını çiğnemelerine izin vermemeliyiz. İki ülke arasında gereken çok sayıda ticaret, ekonomi ve yatırım anlaşması imzalanmıştır. Bu protokollerin güncellenmesi ve doğru ve kapsamlı bir şekilde uygulanması için çaba göstermeliyiz. İki taraf, birkaç yıl önce imzalanan ve şu anda zor durumda olan tercihli ticaret anlaşmasının daha etkin bir şekilde uygulanması için bir an önce harekete geçmelidir
İki ülke 560 kilometrelik bir sınırı paylaşıyor. Sınırın her iki tarafındaki tamamlayıcı kapasiteler göz önüne alındığında, sınır bölgelerinde ortak sanayi bölgelerinin kurulmasının yanı sıra pazarların etkinleştirilmesi ve sınır ötesi ticaretin güçlendirilmesi, her iki ülkede de sınır sakinlerini ekonomik ve refah açısından güçlendirebilir. Bu sayede sınırda yasal olmayan ticaret ve kaçakçılık gibi birçok sorunu çözecektir.
Erzurum, İpek Yolu üzerindeki önemli coğrafi konumu nedeniyle İran ile tarihi ticari ilişkilere sahip olmuştur. Son yüzyıllarda İran ile Türkiye arasındaki ticaret ağırlıklı olarak Erzurum üzerinden yapılmıştır. Erzurum'un merkezindeki Tebriz kapısı, şehrin İran ile olan ticari ilişkilerinin altın çağının bir anıtıdır. Şu anda İran'ın Avrupa ve Türkiye'nin Asya ile kara bağlantısının ana güzergâhı Erzurum'dan geçmektedir.
İki ülke arasındaki toplam ticaret hacmi gibi, Erzurum ile Türkiye'nin doğu bölgesi ile İran arasındaki ticaret hacmi de tatmin edici değil. Bu bölgede İran ile Türkiye arasındaki coğrafi yakınlıktan ve üç sınır kapısının varlığından hem her iki tarafın yerel yetkililerinin hem de ticaretin ustalarının faydalanması gerekmektedir. İki tarafın hudut kapılarındaki mevcut sorunların çözülmesi ve ticaretin kolaylaştırılması temel ihtiyaçlardan biridir. İki ülkedeki mevcut kapasiteleri daha yakından tanımak için ticaret konferansları düzenlemek ve her iki taraftaki tüccarların hareketini artırmak, iki ülke arasındaki ticareti güçlendirmek için bir başka gerekliliktir.
Türkiye ile İran arasında eğitimde nasıl bir ilişki var. Özellikle ülkemizin köklü eğitim kurumlarından birisi olan Atatürk Üniversitesi’nin bu ilişkide ki yeri ve önemi nedir?
Mutlulukla, eğitim alanında işbirliği için iyi fırsatlar var. İran ve Türkiye hem bölgede bilgi üretimi alanında lider konumda hem de dünyada iyi sıralamalara sahipler. Bilim ve Sağlık Bakanlıkları ile iki ülkenin üniversiteleri arasında iyi bir işbirliği var. Tubitak programı kapsamında iki ülkeden araştırmacılar arasında ortak projeler hayata geçirilecek. Elbette bu alanda işbirliğini olabildiğince güçlendirmenin bir temeli ve kapasitesi var. Kültürel ve dilsel ortaklıklar ile coğrafi yakınlık, öğretim üyesi ve öğrenci değişimi ve bilimsel ve araştırma projeleri alanında değerli varlıklardır. Türkiye, İranlı öğrencilerin dünyada okumak için ana destinasyonlarından biridir. Türk öğrenciler de son yıllarda İran'da eğitim görmeye büyük ilgi gösteriyor. Bu alışverişlerin bilinçli olarak teşvik edilmesi gerekiyor.
Erzurum Başkonsolosluğu'nun son yıllardaki ana eylemlerinden biri, Türkiye'nin doğu bölgesindeki güçlü üniversiteleri ile İran'ın komşu illerindeki üniversiteler, özellikle Urmiye ve Tebriz ve Erdebil üniversiteleri arasındaki akademik bağları güçlendirmek olmuştur. Erzurum Atatürk Üniversitesi, Türkiye'nin doğusundaki bilim merkezlerinden biridir. Bu üniversite ve çeşitli fakülteleri ile iyi ilişkilerimiz var ve bu üniversite ile İran üniversiteleri arasındaki mutabakat protokollerinin uygulanmasını ve bilimsel alışverişin artmasını teşvik ediyoruz.
Atatürk Üniversitesi ile başlattığımız ve en kısa zamanda diğer üniversiteler arasında işbirliklerine örnek olmasını umduğumuz önemli projelerden biri de Tebriz Üniversitesi ile Atatürk Üniversitesi arasında farklı alanlarda çift diplomalı ortak diplomaların düzenlenmesi projesidir. Bu projede lisans öğrencileri iki yıl Atatürk Üniversitesi'nde ve iki yıl Tebriz Üniversitesi'nde öğrenim görmekte ve her iki ülkenin (YÖK) veya Bilim Bakanlığı'ndan geçerli bir derece almaktadırlar. Bu proje, bilimsel ve akademik boyutlarının yanı sıra kültürel alışverişler, dostluk ve kardeşlik çıkarlarının güçlendirilmesi açısından da önemlidir. Bu projenin hayata geçirilmesi için ciddi bir şekilde çalışıyoruz.
Atatürk Üniversitesi'nin geçmişi ve bilimsel statüsü nedeniyle, 200'den fazla Fars dili öğrencisi olan bu üniversitede Fars dili ve edebiyatı kürsüsünün faaliyeti; Erzurum'un iki ülke arasındaki siyasi ve ticari ilişkiler tarihindeki rolü ve konumu, bu üniversitede İran çalışmaları veya İranoloji alanı oluşturulmasını önerdik. Atatürk Üniversitesi'nin her bakımdan bu çalışma alanını yaratmak için en iyi fırsata sahip olduğuna ve İran ile Türkiye arasındaki dostane ilişkilerin gelişmesine kesinlikle yardımcı olacağına inanıyorum. Üniversitelerimiz, bu alanın oluşturulması ve güçlendirilmesi için bilimsel işbirlikleri sağlamak için her türlü yardımı yapmaya hazırdır.
Konsolosluğunuzun Erzurum’da ki faaliyetlerinden bahseder misiniz? Özellikle yapmayı düşündüğünüz kültürel faaliyetler nelerdir?
1850 yılına dayanan Erzurum'daki İran Başkonsolosluğu, şu anda Türkiye'nin doğu ve güneydoğusundaki 28 il için hizmet verip görev yapmaktadır. Başkonsolosluğun faaliyetleri, görev yeri ve kapsamına göre 3 alanına ayrılabilir; konsolosluk işlemleri; Ticaret ve transit; Kültürel ve akademik. Konsolosluk alanında, bu illerde ikamet eden İranlıların, turistlerin, öğrencilerin ve İranlı mahkumların işleri ile İran'a kara yoluyla seyahat eden veya iş yapan Türk uyruklu ve yabancı uyrukluların konsolosluk işleri ile ilgileniyoruz. Ticaret ve transit alanında, iki ülke sınırındaki üç gümrüğün konularını ve iki ülke arasındaki tır trafiği ve transit konularını takip ediyoruz.
Kültür alanında, başta da belirttiğim gibi, geçmişteki eksiklikleri gidermek için daha fazla faaliyete ihtiyacımız var. Sahip olduğumuz ortak noktalara, kültürel ve tarihi bağlara dayanarak, iki ülkenin bugünkü nesillerinin birbirine karşı bilgisini geliştirmeliyiz. Bu amaçla Erzurum ve diğer şehirlerde çeşitli İran kültürel etkinlikleri düzenlemek ve Türk vatandaşlarını İran'ın kültür, tarih ve turistik yerleriyle tanıştırmak işimizin bir parçası. Bir diğer kısım ise iki ülke arasındaki karşılıklı turizmin güçlendirilmesi. Her yıl 2 milyondan fazla İranlı turist Türkiye'ye seyahat ediyor. İran'daki kültürel ve tarihi turizmin birçok cazibesi nedeniyle, İran'daki Türk turist sayısı da tatmin edici bir düzeye yükselmelidir.Kültürel işbirliği için birçok alan var. Erzurum akademik ve kültürel bir şehirdir. Ortak film ve dizi yapmak bu alanlardan biridir. Son olarak Erzurum'da İranlı sinemacıların da katıldığı Kar Film Festivali'nde sanatçılara ortak bir film ve dizi yapmalarını gündemlerine almalarını önerdim, bu memnuniyetle karşılandı. Umarım bu alanda daha ciddi adımlar atılır.Erzurum ve bu alandaki diğer illerdeki kültür ve medya alanlarıyla iyi ilişkilerimiz var. İki ülke arasındaki medya işbirliği de artmalı. Kültür, turizm ve kitap fuarlarına karşılıklı katılım, teşvik etmeye çalıştığımız faaliyetlerden biridir. Mevcut ilgi alanlarına göre Farsça öğretimi de diğer faaliyetlerden biridir.
Erzurum’un en çok hangi yönlerini sevdiniz?
Erzurum'daki mübarek Ramazan ayının atmosferini çok beğendim. Bu şehirde Ramazan gecelerinde bu ayda özel bir manevi atmosfer vardır. Ne yazık ki koronanın yaygınlığı nedeniyle bu manevi atmosferi sadece iki yıl yaşadım ve daha uzun sürmedi.Erzurum'da oltu taşından yapılan takılar ve tespihler de ilgi alanlarımdan biriydi ve sık sık Erzurum'a gelen veya İran'da onları ziyaret ettiğim arkadaşlarıma, tanıdıklarıma ve İranlı yetkililere hediye olarak Erzurum'dan hediye götürüyordum. Kayak yapmayı geç de olsa Erzurum'da öğrendim. Ama Erzurum'un sert ve soğuk kışının kayakla daha güzel ve çekici hale geldiğine inanmaya başladım.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bana görüşlerimi değerli okuyucularımızla paylaşma fırsatı verdiğiniz için, "Glişim Erzurum" dergisine katkıda bulunanlara ve size teşekkür ederim. Bu tür faaliyetlerle karşılıklı tanınmanın gelişmesine ve bunun sonucunda iki İran ve Türkiye ulusu arasındaki dostluk ve kardeşliğin güçlenmesine katkıda bulunacağımızı umuyorum.